Marka hakkı, sahibine münhasır yetkiler tanıyan mutlak bir haktır. Marka hakkı sahibi, markasının başkaları tarafından kullanılmasını engelleyebilir, ihlal eden herkese karşı hakkını ileri sürebilir ve sahip olduğu hakkı kullanarak ya da kullandırtarak maddi menfaat elde edebilir.
Yargıtay’ ın bir kararında, “marka hakkının hukuki işlemlere konu olup olamayacağına gelince; gayri maddi mallar üzerindeki marka hakkı mutlak haklardan olup, taşıdığı ekonomik değerden ötürü şirket malvarlığına dahildir. Ayrıca Marka hakkı çeşitli hukuki işlemlere de konu oluşturabilir” [1] ifadesine yer verilmiştir.
Tescil İlkesi
Markanın sahibine sağladığı haklar açısından tescil, kurucu etkiye sahiptir. Marka sahibi, haklarını tescilin yayınından itibaren üçüncü kişilere karşı ileri sürebilir. Sınai Mülkiyet Kanunu Md. 7’ de “Bu kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.” denilmek suretiyle korumanın tescile bağlı olduğu açıkça ifade edilmiştir.
Tescil edilmiş bir marka, yenilenmemiş olması hali dışında ancak mahkemenin hükümsüzlük kararı ile ortadan kalkabilir. TPE, tescil edilmiş bir markayı iptal ve terkin edemez. Yargıtay’ın kökleşmiş kararı bu yöndedir.[2]
Tanınmış Marka Kavramı
Tanınmış markalar, tescil ilkesinin istisnalarından biridir. Bu markalar tescil edilmeden de koruma altındadırlar. Tanınmış bir marka, Türkiye’ de tescil edilmemiş olsa dahi sahibinin izni olmadan aynı mal ve hizmet için başkasının adına tescil olunamaz. Haksız bir yarar sağlanacak veya markanın itibarına zarar verecek ise farklı mal ve hizmetler için dahi tescil reddedilir. Aksi durumda hükümsüzlük davası açılabilecektir. Tanınmış markaların tescil edilmeden korunmaları bu haller ile sınırlıdır.
Tanınmış marka tanımı Paris Sözleşmesi’nde veya Sınai Mülkiyet Kanunu’nda yer almamakla birlikte, Yargıtay tanınmış markayı “bir şahsa veya teşebbüse sıkı şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım olarak tarif etmek mümkündür”[3] şeklinde tanımlamıştır.
Tekinalp, tanınmış marka ile bir ülkenin bir veya birkaç yöresinde tutunmuş markalar değil, dünya çapında olmasa bile, yurtiçi ve yurtdışında ilgili çevrelerce bilinen, Paris Sözleşmesi’ ne üye devletlerden birisinin vatandaşlığında bulunan veya o ülkelerden birinde yerleşik olan ya da ticari veya sınai işletmeye sahip kişilere ait markaların” kastedildiğini ifade etmiştir.[4]
Tanınmışlık unsurunun tespit edilmesinde WIPO Uzmanlar Kurulu tarafından belirlenen ölçülere göre pazar payı, ayırt edici özellik, tescil edilmiş ülkelerin dünyadaki dağılımları da değerlendirilmektedir.[5]
Yargıtay 11. HD.’ nin 10.4.1997 tarihli ve 1920/2708 sayılı ve 23.06.2000 tarihli ve 5459/5902 sayılı, karar düzeltme istemi üzerine verilen kararında, Türkiye’ de tanınmamış ve tescil edilmemiş olsa bile, Paris Sözleşmesi’ nin mükerrer 6. Maddesi uyarınca, mezkur markanın korumadan yararlanmasını ve “Kokpit” markasının iptaline hükmetmiştir.
Yüksek Daire, 20.11.1998 tarihli ve 7711/8024 sayılı kararında “Dolce Vita” markası ile ilgili olarak aynı inancını yinelemiş “umumen/herkesçe tanınan bu tür markaların dünya çapında maruf olmasa bile Paris Sözleşmesine üye ülkelerde, hatta bu üye ülkelerin bazılarında bilinen marka ise bu madde kapsamında kabul edileceğini, bu tür markaların Paris sözleşmesinin 1. Mükerrer 6. maddesinden yararlanabilmesi için koruma talep eden markanın Türkiye’de umumen malum olmasının yeterli olup markanın ülkemizde fiilen kullanılmasının zorunlu olmadığına” karar vermiştir.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nda Tanınmış Marka
Sınai Mülkiyet Kanununda tanınmış marka ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvurularının itiraz üzerine reddedileceği düzenlenmiş ve bu husus nispi ret sebebi sayılmıştır. Türkiye’de tanınmış markaların korunması kapsamını düzenleyen Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6/5. maddesi, “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” şeklindedir.
SMK 6/6 hükmüne göre ise; “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.”
Paris Sözleşmesi Anlamında Tanınmış Marka
Paris Sözleşmesi’ nin birinci mükerrer 6. Maddesi uyarınca; herkesçe bilindiği mütalaa edilen markaların, karışıklığa neden olabilecek şekilde örneğini, taklidini veya tercümesini yapan bir fabrika veya ticaret markasının tescili, birlik üyesi ülkenin mevzuatı imkan veriyor ise yetkili kurumca resen reddedilmeli veya ilgilinin talebi üzerine hükümsüz kılınmalıdır. Sınai Mülkiyet Kanunu’ da, Paris Sözleşmesi’ ne uygun olarak tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikte marka başvurularının, aynı veya benzer mal ve hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedileceğini düzenleyerek nisbi ret sebepleri arasında yer verilmiştir. (m.6)
TRIPS Anlaşması Kapsamında Tanınmış Marka
Paris Sözleşmesi’nin birinci mükerrer altıncı maddesi ile getirilen düzenlemenin zaman içerisinde yetersiz kalması neticesinde, TRIPS Anlaşmasında bu yönde bir düzenleme yapılması ihtiyacı doğmuştur. Paris Sözleşmesi’nin tanınmış markalar ile ilgili eksiklikleri TRIPS Anlaşması’nın 16. maddesi ile giderilmeye çalışılmıştır. TRIPS ile getirilen en önemli yenilik, Paris Sözleşmesinin birinci mükerrer altıncı maddesinin hizmet markalarına da uygulanması ve tanınmış markalara kapsamlarındaki mal ve hizmetler dışındaki mal ve hizmetler içinde korunma sağlanmasıdır.[6]
Tanınmış Markanın Kötü Niyetli Tescili
Kötü niyetli başvurunun açık bir tanımı yapılmamakla birlikte, gerçekte kullanılmayacak olan, yedekleme ve daha sonra yedeklediği markaları satmak veya şantaj için kullanmak amacıyla yapılan başvurular bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Yine Yüksek Daire, 6.7.1988 tarihli ve 1734/5146 sayılı kararında da “Paris Sözleşmesi’ nin 1. Mükerrer 6. Maddesine giren her tanınmış markanın bu vasfını bilen kişinin, aynı veya benzer markayı tescil ettirmesini kötü niyetli bir davranış olarak kabul etmiştir. Kötü niyetin varlığı halinde hükümsüzlük davası süreye tabi değildir.[7]
Marka hukuku kapsamında kötü niyet, marka başvurusunda bulunan kimsenin tescilini istediği işaretin, yurtiçinde veya dışında başkasına ait bir marka veya başkasının kullandığı ve üzerinde hak sahibi olduğu bir işaret olduğunu, başvuru tarihinde bilmesi veya bilebilecek durumda olması ve işareti müseccel markanın sahibinden izin almadan tescil ettirmesi demektir.[8]
Kötü niyet, Türkiye’ de müseccel olmayan ve tanınmış olduğu iddia edilen ancak bu husus sorgulanan markalarda sorun teşkil etmektedir. Zira markanın tanınmışlığı hususunda araştırma yapılması gerekmektedir. Bu durumda başvuru sahibine doğrudan kötü niyet isnadı yapılması doğru olmayacaktır. Marka tanınmış bir marka olmalı, kötü niyetin varlığı ise açık olmalıdır.
Bir yiyecek, içecek veya giyim markasının bu ürünleri üretmesi mümkün olmayan bir kişi tarafından tescil edilmesi bu kişinin markayı pazarlık konusu yapacağına işaret olarak kabul edilebilir.
Tanınmışlık İddiasının İspatı ve Yargıtay Görüşü
Yargıtay, tanınmışlığın tespiti hususunda doğrudan mahkemeye tespit davası açılamayacağı, öncelikle TPE’ye başvurulması gerektiği görüşündedir. “Bir markanın tanınmışlığının tespit ve tescili ileride yapılacak muhtemel tecavüzleri önleme, karışıklığa, markanın itibarı ve şöhretinden yararlanmaya yönelik tescillere engel olma gibi sonuçlar doğuracağından bu yönde yapılan bir tespitte hak sahibinin hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Bu itibarla marka sahibi markasının tanınmış marka olduğunun tespiti ile tanınmış marka olarak Kurum nezdinde tutulan sicile kaydını isteyebilirse de somut olayda davalı nezdinde yapılmış bir tanınmış marka tescil başvurusu bulunmadan markanın tanınmış olduğunun tespiti doğrudan dava yolu ile istenmektedir. Oysaki Türkiye’de marka tescili konusunda tek yetkili Kurum olan TPE’ye başvuruda bulunmadan doğrudan tescil davası yolu ile bu sonuca ulaşılmak istenilmesi markaların tescili sistemine de uygun düşmemektedir. Markanın tanınmışlığı yönünde TPE’ne başvurulup, tescil prosedürü tamamlanmadan, bu yönde TPE Başkanlığı tarafından yapılacak inceleme sonucu verilecek karar beklenilmeden doğrudan anılan Kurum aleyhine dava açılmasında esasen hukuki yarar bulunmamaktadır.”[9]
Dirikkan, markanın tanınmışlığının HMK 187. maddesi çerçevesinde meşhur bir vakıa sayılamayacağını, herhangi bir incelemeye ve delile dayanmaksızın markanın tanınmış olduğunun kabul edilemeyeceğini ifade etmiş, tanınmışlığın niteliği gereği sabit bir yapıya sahip olmaması nedeniyle her uyuşmazlıkta markanın tanınmış olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini belirtmiştir.[10]
WIPO Kriterleri
1995 yılında WIPO bünyesinde oluşturulan “Tanınmış Markalar Uzmanlar Komitesi”, bir markanın tanınmışlığının belirlenmesinde dikkate alınması gereken kriterleri ortaya koymuştur. Söz konusu kriterler şöyledir;
• Halk arasında ilgili sektörde söz konusu markanın bilinme ya da tanınma derecesi,
• Markanın kullanımının süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi,
• Markanın uygulandığı ürün ya da hizmetlerin fuar veya sergilerdeki tanıtımları, reklâm ve sunumlarının süresi, derecesi ve coğrafi bölgesi,
• Markanın tanınması ya da kullanımını etkileyen başka tescillerin ve/veya tescil başvurularının süresi ve coğrafi bölgesi,
• Markanın etkili korunmasının belgeleri ve özellikle taraf ülkelerin idari ya da yargılama yetkisine sahip kuruluşlarının, markayı tanınmış marka olarak tanımalarının derecesi,
• Markanın ekonomik değeri.
Tavsiye kararında bir markanın tanınmış marka olarak korunabilmesi için koruma istenen ülkede tescil veya kullanılma zorunluluğu bulunmamaktadır. Ayrıca bir markanın akit devlette toplumun ilgili sektörlerinden en az birinde tanınmış olması durumunda o markanın “tanınmış marka” olarak sayılması kabul edilmekte, yalnızca bilinmesi durumunda ise tanınmış marka sayılıp sayılmayacağı ilgili akit devlete bırakılmaktadır.
WIPO’ nun tavsiye kararının (1)(b)/1 maddesinde tanınmışlığın belirleneceği çevre olarak sınırlanan “ilgili sektör” den ne anlaşılması gerektiği WIPO tavsiye kararının (2)nci maddesinde açıklanmaktadır. Buna göre özellikle ilgili sektör: (i) markanın kullanıldığı ürünlerin fiili ya da potansiyel müşterileri, (ii) markanın kullanıldığı ürünlerin dağıtım kanallarındaki kişiler, (iii) markanın kullanıldığı ürünlerle ilgili iş çevreleri, olarak adlandırılmakta ve bir markanın ilgili sektörde tanınmış olmasının tanınmış marka olarak kabulü için yeterli olacağı ifade edilmektedir. WIPO tavsiye kararının 2/2-(a) ve (b) maddeleri uyarınca, markanın bu çevrelerden birinde tanınması bir markanın tanınmış marka olarak kabulü için yeterlidir.[11]
Tanınmışlığın Tespitinde Kullanılabilecek Diğer Göstergeler
Bir markanın tanınmış marka olup olmadığı incelenirken WIPO kriterlerinin yegane kriterler olduğunu söylemek mümkün değildir. WIPO kriterlerinin yanında her somut olayın özelliğine göre dikkate alınabilecek başka kriterler de söz konusu olabilecektir.[12]
- Markanın ihdas ve tescil tarihi ile kullanımının eksikliği
- Lisans veya franchise yoluyla açılan mağaza sayısı
- Şube sayısı
- Web sitesinin internette günlük ortalama ziyaretçi sayısı
- İnternet arama motorlarında aranma sıklığı ve sayısı
- Pazar payı
Markaların Tanınmışlık Düzeyleri ile İlgili TPE Kriterleri
TPE, tanınmış marka incelemesinde aşağıdaki kriterleri esas almaktadır:
1. Markanın tescilinin ve kullanımının süresi (Markanın tarihçesi hakkında ayrıntılı bilgi),
2. Markanın tescilinin ve kullanımının yayıldığı coğrafi alan ve kapsam (Yurt içi ve yurt dışı tesciller nelerdir?)
3. Markanın üzerinde kullanıldığı mal ve/veya hizmetin piyasadaki yaygınlığı, pazar payı, yıllık satış miktarı nedir?
4. Markaya ilişkin promosyon çalışmalarının (Özellikle de Türkiye’deki promosyon çalışmalarının) özellikleri nelerdir? (Promosyonun süresi, devamlılığı, yayıldığı coğrafi alan, kapsam, promosyona harcanan para, promosyonun niteliği (TV reklamı, yerel gazete ilanı, sadece çocuk sahiplerine yönelik yapılan tanıtım vs.)
5. Reklam niteliğinde olmayan ancak markanın tanıtımına faydalı olabilecek nitelikte faaliyetler var mıdır? (Gazete, dergi, TV vb. medya organlarındaki yayınlar, markalı ürünlerin fuarlarda teşhiri vb.)
6. Markanın tanınmışlığını gösteren bir mahkeme kararı var mıdır veya marka sahibinin markasını koruma yolundaki etkin çabaları nelerdir? (Tanınmışlık kararı dışında, verilmiş mahkeme kararları, halen devam etmekte olan marka, haksız rekabet davaları, İtiraz sayıları vb.)
7. Marka ne derece orijinaldir, markanın ayırt edicilik niteliği nedir?
8. Markanın tanınmışlığına ilişkin yapılmış kamuoyu araştırmaları varsa bunların sonuçları.
9. Markanın sahibi firmaya ilişkin özellikler (firmanın büyüklüğü, çalışan sayısı, ödenmiş sermayesi, cirosu, karı, yurt çapında ve yurt dışında sahip olduğu dağıtım kanalları: şubeleri, bayilikleri, servis ağı, ödediği vergi, ihraç miktarları, piyasasına hâkimiyeti vs.),
10. Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle özdeşleşiyor mu? Marka kelime veya şekil olarak görüldüğü anda refleks olarak belli bir ürünü çağrıştırıyor mu? Marka üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetle ilgili olarak belli bir kaliteye veya statüye işaret ediyor mu?
11. Markayı taşıyan ürüne veya marka sahibi firmaya ilişkin olarak alınmış belgeler, ödüller (TSE, TSEK, ISO vb. kalite belgeleri, kalite ödülü, çevre ödülü, mavi bayrak vs.) var mı?
12. Markayı taşıyan ürünlerin dağıtım kanalları (marka sahibi firmanın kendine ait dağıtım kanallarının dışında) ve söz konusu ürünlerin ithalat ve ihracat olanakları nelerdir’?
13. Eğer marka bir satışa konu olmuşsa, marka üzerinde kıymet takdiri yapılmışsa markanın parasal değeri nedir? Markanın parasal değeri, marka sahibinin yıllık bilançosunda gösterilmiş midir?
14. Marka tescillerinin kapsadığı mal ve/veya hizmet portföyünün genişliği nedir? (örnek: sadece “gazozlar” için tescilli bir marka ile, tüm elektronik eşyaları içine alan bir tescil.)
15. Marka halk nezdinde tanınan bir marka ise bu tanınmışlık düzeyini ne kadar süredir korumaktadır?
16. Markanın tanınmışlığından ötürü, bu niteliğine yönelik tecavüz fiilleri var mıdır? Marka üçüncü kişilerce taklit ediliyor mu? (Markaya benzer başvuruların yoğunluğu, markanın piyasada haksız yere üçüncü kişilerce kullanılıp kullanılmadığı vs.). Marka üçüncü kişilerce kullanılmakta ise bu kullanım, şekil ve üzerinde yayıldığı coğrafi ve ticari alan itibariyle tanınmış marka sahibine zarar veriyor mu?
17. Marka, üzerinde kullanıldığı mal veya hizmetin niteliği itibariyle (Örnek: araba markası ile çiklet markası) veya potansiyel ve fiili kullanıcı kitlesinin niteliği itibariyle (doktorlara yönelik bir ürün ile çocuklara yönelik bir ürün markası) tecavüze açık mı, değil mi?
18. Yukarıda sayılanların ispatına yönelik olan veya bir markanın tanınmış olduğunun ispatına yönelik her türlü belge.
Yargıtay Kararları Uyarınca Tanınmış Markanın Unsurları
1. Birçok ülkede tescil edilmiş olmak
Yargıtay’ a göre bir markanın birçok ülkede tescil edilmiş olması tanınmışlık için yeterlidir. Ancak Tekinalp’ e göre WIPO tescilini bu kapsamda değerlendirmemek gerekir.[13] Zira WIPO tescili ile tek taleple birçok ülkede tescil gerçekleşmektedir, ancak marka birçok ülkede bilindiği, ilgili mal ve hizmet birçok ülkede arandığı için tescil edilmemektedir.[14]
2. Malın kendiliğinden markayı akla getiriyor olması
Bir malın markayı kendiliğinden akla getirmesi o markanın tanınmış marka olduğunu gösterir.
3. Sektörce biliniyor olmak
Bir marka ilgili sektörün aktörlerince biliniyor ise tanınmış marka olarak kabul edilmelidir.
Yargıtay’ ın yerleşmiş kararlarına göre tanınmışlık bilirkişi incelemesiyle belirlenmelidir. Tanınmışlık tespit davasına konu edilebilir; bu dava TPE tanınmışlığı kabul etmemiş veya tanınmış markalar listesine bir markayı yazmayı reddetmişse açılır.[15]
Tanınmış Markanın Sağladığı Haklar
Tanınmış markalar sahiplerine, tescil engeli olarak, hükümsüzlük sebebi olarak, markanın kullanılmasına karşı koruma ve markanın Türkiye’ de gerçek sahibinin kullanılmasını sağlama olarak koruma sağlamaktadır.[16]
Tanınmış markanın sahibi, daha önce başkası adına tescil edilmiş bulunan markanın silinmesini istemeden de markanın kendi adına tescilini isteyebilir.
Tanınmış markanın aynı mal ve hizmetler için tescil edilmesi halinde, tanınmış markanın sahibi tarafından markanın hükümsüzlüğü davası açılabilir. Bu dava için zamanaşımı süresi beş yıldır. Süre, tescil tarihinden itibaren işlemeye başlar. Markanın tescilinde kötü niyet varsa hükümsüzlük davası süreye tabi değildir, her zaman açılabilir. [19]
Sonuç
Tanınmış markalar, dünyanın birçok ülkesinde diğer markalar için öngörülenden daha yüksek bir koruma statüsüne sahiptir. Tanınmışlık unsuru farklı şekillerde açıklanmakla birlikte, tanınmışlığın tespitinde kullanılacak kriterler birbirine benzerlik göstermektedir. Zira korunmak istenen menfaat; tanınmış bir markanın toplumda ulaştığı bilinirlikten faydalanılarak haksız yarar sağlanmasının ve markanın itibarına zarar verilmesinin önüne geçmektir. Bir markanın dünyanın her yerinde aynı kalite ve güven algısını yaratabilmesi ancak bu şekilde mümkün olabilmektedir.
Hürhan Sarı, LL.M.
Referanslar
[1] Yargıtay 11. HD, E.2001/844, K.2001/3429 9.4.2001,
[2] Yargıtay 11. HD, 226/1196, 10.02.2000
[3] Yargıtay 11. HD, 5647/1704, 13.03.1998
[4] Tekinalp Ü. Fikri Mülkiyet Hukuku, 5. bası, 2012, s. 411
[5] Yargıtay 11. HD, 2001/8773, 31.01.2000
[6] ÇOLAK, U. Paris Sözleşmesi 6bis Maddesi Kapsamında Tanınmış Markalar”, C.4, S.2004/2, s.29.
[7] Tekinalp Ü. Fikri Mülkiyet Hukuku, 5. bası, 2012, s. 383
[8] Tekinalp Ü. Fikri Mülkiyet Hukuku, 5. bası, 2012, s. 427
[9] Yargıtay 11. HD, 2005/13979E, 2007/827K., 25.1.2007
[10] Dirikkan a.g.e. sf 134
[11] Joint Recommendation Concerning Provisions on the Protection of Well-Known Marks adopted by the Assembly of the Paris Union for the Protection of Industrial Property and the General Assembly of the World Intellectual Property Organization (WIPO) at the Thirty-Fourth Series of Meetings of the Assemblies of the Member States of WIPO September 20 to 29, 1999 https://www.wipo.int/edocs/pubdocs/en/marks/833/pub833.pdf [s.e.t. 24.11.2022]
[12] Çolak U. Türk Marka Hukuku, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 3. Baskı, 2016, sf. 198
[13] Yargıtay 11. HD, 1734/5146 sayılı, 06.07.1998 tarihli kararı, Yargıtay 11. HD, 2516/6833 sayılı, 24.06.2003 tarihli kararı, Yargıtay 11. HD, 1083/142 sayılı, 12.02.2001 tarihli kararı, 11. HD, 8324/8955 sayılı, 16.11.2000 tarihli kararı, Yargıtay 11. HD, 4610/5701 sayılı, 25.06.2001 tarihli kararı ve HGK’ nın 11-578/703 sayılı, 19.11.2003 tarihli kararı
[14] Tekinalp Ü. Fikri Mülkiyet Hukuku, 5. bası, 2012, s. 412
[15] Yargıtay 11. HD, 2003/12431, 24.06.2004
[16] Çolak U. Türk Marka Hukuku, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 3. Baskı, 2016, sf. 184
[17] Yargıtay 11. HD, 2762/4717, 25.05.2000
[18] Yargıtay 11. HD, 5663/6784, 18.09.2000
[19] Tekinalp Ü. Fikri Mülkiyet Hukuku, 5. bası, 2012, s. 414