Top
+90 (212) 465 79 50
Nafaka Davası ve Türleri

Nafaka Davası ve Türleri

02 Mayıs 2023

Nafaka, hukuki terim olarak, “bir kimsenin geçindirmekle, bakıp gözetmekle yükümlü bulunduğu kimseye ya da kimselere, mahkeme kararıyla verdiği aylık.” şeklinde tanımlanmaktadır. Nafaka yükümlülüğü kişinin ölümü ile sona erken kişiye bağlı bir hak olup, mirasçılara intikal etmemektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 175. Maddesinde ise “…Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” şeklindedir. Nafaka yalnızca kadınlara değil, ekonomik duruma bağlı erkekler lehine de bağlanabilir.

Nafaka davaları 4 çeşit olup, tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası ve yardım nafakası olarak düzenlenmiştir.

Nafaka davalarındaki amaç, evlilik birliğinin sona ermesinde kaynaklı maddi durumu kötüye giden tarafın ihtiyaçların karşılanmasıdır. Nafaka çeşitlerini incelediğimizde;

1.Yoksulluk Nafakası: Evlilik birliğinin sona ermesinden kaynaklı yoksulluğa düşecek eş lehine hükmedilen nafakadır.

TMK madde 175/1 gereği Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. Nafaka talep eden tarafın daha az kusurlu ya da kusuruz olması aranmaktadır. Yine yoksulluk nafakası, lehine hükmedilen tarafı zengin etme amacı da taşımamaktadır.

-Yoksulluk nafakasına hakim tarafından re’sen karar verilmez, nafaka alacaklısının talebi gerekmektedir.

-Yoksulluk nafakası boşanma davası ile birlikte talep edildiği gibi, ayrı bir dava da talep edilmesi için boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıllık süre içerisinde açılması gerekmektedir. TMK madde 178 “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” şeklindedir.

-Yoksulluk nafakasına süresiz olarak hükmedilir. Türk Medeni Kanunun 331. Maddesinde “Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.” Şeklinde belirtildiği gibi nafakada artırım veya kaldırılması somut olaya göre istenebilir.

-Yoksulluk nafakası talep eden kişinin yoksulluğa düşmesi gerekmektedir. Yargıtay, yoksul tarafı barınma, giyinme, yeme, sağlık gibi zorunlu ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan taraf olarak kabul etmiştir. 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73 E., 2009/118 K. sayılı kararları ile “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.”

-Tarafların sosyal ekonomik durumlarının araştırılarak yoksulluğa düşecek tarafın belirlenmesi gerekmektedir. Bu hususta talep edenin gelir durumu, çalışma gücü, malvarlığı gibi maddi durum kaynaklarının değerlendirilerek hüküm kurulması gerekmektedir.

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2021/989 Karar Numarası: 2021/2573 Karar Tarihi: 24.03.2021 “…Yoksulluk nafakası talebinin kabul edilebilmesi için nafaka alacaklısının boşanma yüzünden yoksulluğa düştüğünün belirlenmesi gerekir. Davalı-karşı davacı kadının SGK kaydının olduğu sabittir. Ancak, elde ettiği gelir miktarı belli değildir. Bu nedenle tarafların elde ettikleri gelirin miktarı karar tarihi itibariyle tekrar araştırılıp, asgari ücret düzeyindeki gelirin yoksulluk nafakası almaya engel teşkil etmeyeceği (YHGK 2009/3-165-186) hususlarının birlikte değerlendirilerek sonucuna göre yoksulluk nafakası hakkında bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar dikkate alınmadan eksik inceleme ile yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir…”

-Yargıtay, nafaka talep eden tarafın, asgari ücret gelirinin olmasının yoksulluk nafakası bağlanmayacağı kabulünü gerektirmediğini, somut olaya göre değerlendirilmesi gerektiğini kabul etmiştir.

YARGITAY 3.HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2013/12156 Karar Numarası: 2013/14691 Karar Tarihi: 23.10.2013 “...Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK. 07.10.1998 gün, 1998/2-656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.

Somut olayda tarafların 12.03.2012 tarihinde boşandıkları, davacının perdecide asgari ücretle çalıştığı, evli olduğu, eşinin çalışmadığı, davalının boşandıktan sonra öğrenci yurdunda çalıştığı, asgari ücret  düzeyinde gelir elde ettiği ve 3 yaşındaki çocuğu ile birlikte yaşadığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

Nafaka alacaklısı kadının, aldığı asgari ücretin yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez. Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir.

Bu nedenle davalının geliri yoksulluğu ortadan kaldırmayıp, bu durumun sadece nafaka miktarının tayininde nazara alınacağı hususu gözetilmeksizin davanın tümden kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir…”

2. Tedbir Nafakası: Boşanma davası devam ederken (karar kesinleşinceye kadar) hakim tarafından eş ve çocuk lehine alınan geçici tedbiri ifade eder.

 Türk Medeni Kanunu madde 169- “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır.” Şeklinde hükme alınmıştır.

Tedbir nafakasının dava tarihinden itibaren ödenmesine karar verilir. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2016/3102 Karar Numarası: 2016/10856 Karar Tarihi: 02.06.2016 “…Mahkemece 27.5.2015 tarihli duruşmada "davacı kadın için talep tarihinden itibaren aylık 500 TL tedbir nafakasına " hükmedilmiştir. Davacı, talep tarihinin açıklığa kavuşturulması için tavzih talebinde bulunmuş, mahkemece talebi kabul edilerek "... talep tarihi olan 7.4.2015 tarihi itibari ile başlamak üzere..." olarak düzeltilmiştir. Davacı, tedbir nafakasını dava dilekçesi ile talep ettiği halde, dava tarihinden itibaren tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, cevaba cevap dilekçe tarihi olan 7.4.2015 tarihinden itibaren verilmesi doğru olmamıştır. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, tavzih kararının bu bölümünün düzeltilerek onanması gerekmiştir (HUMK m. 438/7)…”

-Tedbir nafakası, boşanma davası kararı kesinleşinceye kadar hem eş hem de çocuk lehine hükmedilir. Boşanma davası sonuçlanana kadar evlilik birliği devam etmektedir. Bu nedenle, eş veya çocukların barınmasına, geçinmesine ilişkin geçici önlemler alınmaktadır. Reşit olan çocuk için tedbir nafakasına hükmedilmez. Dava aşamasında tarafların maddi durumları değerlendirerek hükmedilen tedbir nafakası, boşanma davasının hangi nedene dayandığına bakılmaksızın verilir. Yani tedbir nafakasında kusur aranmaz. Ağır kusurlu eşte tedbir nafakası alabilir.

-Hakim geçici önlemleri re’sen almaktadır. Eşlerden birinin talebi şartı aranmamaktadır. Talep halinde ise, hükmedilecek nafaka miktarı talepten fazla olamaz. Tedbir nafakası aylık veya peşin olarak TL cinsinden ödenmesine karar verilir. Tedbir nafakası dava aşamasında mevcut şartlarında değişmesi halinde arttırılabilir veya azaltılabilir. Türk Medeni Kanunu madde 200 “Koşullar değiştiğinde hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine kararında gerekli değişikliği yapar veya sebebi sona ermişse alınan önlemi kaldırır.şeklindedir. Tedbir nafakasının ödenmemesi halinde ise, cebri icra yolu ile tahsili istenir. Karar kesinleşmeden alacak icra takibine konulamaz.

-Tedbir nafakası geçici bir önlem olduğundan, kararın boşanmasının kabulü ile kesinleşmesi halinde yoksulluk veya iştirak nafakası olarak devam etmektedir. Tedbir nafakası talebi, herhangi bir süre şartına tabi tutulmamakla birlikte, yargılama sürecinin tamamında talep edilebilir.

3. İştirak Nafakası: Velayet kendisinde bulunmayan eşin, velayeti kendisine bırakılan eşe çocuğun barınma, eğitim, sağlık vb. masraflarını aylık olarak ödemesi gereken paraya denmektedir.

Türk Medeni Kanunu Madde 182 – “ Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.

Hâkim, istem hâlinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen bu giderlerin gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.” düzenlendiği şekilde, kusura bakılmaksızın eşin mali gücü oranında hükmedilen nafaka türüdür.

Ana ve babanın bakım borcu çocuk ergin oluncaya kadar devam eder. (TMK m.328) Çocuğun veya nafaka yükümlüsünün ölmesi, nafaka alacaklısının talebinden vazgeçmesi, çocuğun evlenmesi halinde de sona ermektedir.

İştirak nafakası çocuğun reşit olması halinde kendiliğinden ortadan kalkmaktadır. YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2006/15868 Karar Numarası: 2006/18864 Karar Tarihi: 10.10.2006 “…Medeni Kanun'un 182/1. maddesinde "mahkeme boşanma ve ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkileri düzenler" hükmüne yer verilmiştir. Aynı maddenin 2. bendine göre ise "velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır" Somut olayda, nafaka lehtarı M... İ...'nin 15.04.2002 tarihinde 18 yaşını tamamlayarak reşit olması nedeniyle, o tarihte iştirak nafakası kendiliğinden kalkar. Zira MK.nun 182. maddesinde düzenlenen iştirak nafakası velayetin devam ettiği süre ile sınırlıdır. Küçüğün reşit olduğu, yani velayetin sona erdiği tarih nüfus kayıtları ile tespit edilip bu tarihte nafaka borcunun sona erdiğine hükmedilmelidir…

-Ergin olan çocuğun eğitime devam ediyor olması halinde ise nafaka yükümlülüğü ortadan kalkmamaktadır ancak iştirak değil yardım nafakası olarak tanımlanmış olup, ayrı bir dava ile talep edilmesi gerekmektedir.

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2016/2465 Karar Numarası: 2016/3813 Karar Tarihi: 14.03.2016 “…Buna bağlı olarak; çocuğun ergin olması ile iştirak nafakası kendiliğinden sona erdiğinden, davacının, kanun gereği kendiliğinden sona eren iştirak nafakası kaldırılması talebi ile dava açmasında hukuken korunmaya değer menfaati, diğer bir ifade ile bu talebi yönünden dava açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.

Diğer taraftan küçük reşit olduktan sonra da eğitimine devam ediyorsa, kendisi yeni bir dava açarak yardım nafakası talebinde bulunabilir. Yardım nafakası talebine ilişkin olarak davalı tarafça usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmamasına rağmen 400 TL iştirak nafakasının yardım nafakası olarak devamına karar verilmesi doğru görülmemiştir.”

-Velayeti kendisine bırakılan eş, diğerine karşı çocuk adına iştirak nafakası talep edebilir.

Türk Medeni Kanunu Madde 329- “Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir. Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük için gereken hâllerde nafaka davası, atanacak kayyım veya vasi tarafından da açılabilir. Ayırt etme gücüne sahip olan küçük de nafaka davası açabilir.”

-İştirak nafakasına hükmedilirken çocuğun bakım masrafları ile ana veya babanın mali gücü tespiti ile karar verilir. Nafaka miktarının hesaplanmasına ilişkin hususlar Türk Medeni Kanunun 330. maddesinde düzenlenmiştir.

Madde 330- Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur. Nafaka her ay peşin olarak ödenir. Hâkim istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2015/18094 Karar Numarası: 2016/2960 Karar Tarihi: 01.03.2016 “…Hal böyle olunca; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, ilk nafaka karar verildiği tarihten dava tarihine kadar 2 yıllık bir sürenin geçmiş olduğu da gözetilerek; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, ekonomik göstergelerdeki değişim ile ile nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) gelir durumu nazara alınarak TMK.4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun daha yüksek miktar iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekirken; yazılı gerekçe ile müşterek çocuk için iştirak nafakasında az miktarda artırım yapılması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir…”

-İştirak nafakasının ödenmemesi halinde cebri icra yolu ile tahsili istenebilir. Ancak karar kesinleşmeden icraya konamaz.

4. Yardım Nafakası: Türk Medeni Kanunun 324. Maddesinde düzenlenmiştir. Herkes yoksulluğa düşen altsoy, üstsoy ve kardeşleri için yardım nafakası vermekle yükümlüdür.

 “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır. Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.”

TMK 325. madde de ise, “Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır.

Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın malî gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir.

Nafakanın, yükümlülerin bir veya bir kaçından istenmesi hakkaniyete aykırıysa hâkim, onların nafaka yükümlülüğünü azaltabilir veya kaldırabilir.

 Dava, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmî veya kamuya yararlı kurumlar tarafından da açılabilir.

 Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.

Yetkili mahkeme, taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.”

 Yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre, nafaka miktarı belirlenirken nafaka yükümlüsünün geçim sıkıntısı çekmeyecek olması esastır. YARGITAY3. HUKUK DAİRESİ Esas Numarası: 2013/15765 Karar Numarası: 2014/200 Karar Tarihi: 14.01.2014 “…Yardım nafakasına karar verilebilmesi için  nafaka isteyenin yardım edilmemesi halinde zarurete düşeceğinin anlaşılması gerekmektedir. Zarurete düşme terimi çok sıkıntılı bir durumu ve ekonomik şartları ifade eder. Hükmedilecek yardım nafakasının miktarı yalnızca söz konusu sıkıntılı durumu önlemeye matuftur. Yardım nafakası yoluyla nafaka isteyenin geçiminin ve her türlü gereksinmelerinin sağlanması gerekmez.

Eğitimine devam eden reşit birey kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise ana babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Ne var ki bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için belirlenen nafakanın; davacının geçinmesi için yeterli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde Medeni Kanun'un 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek takdir edilmesi gerekir. Dosyanın incelenmesinden, davalı babanın ekonomik ve sosyal durumunun araştırılması için müzekkere yazıldığı, gelen cevabi yazıda davalının tayin olarak başka bir ile gittiğinin belirlendiğini, başkaca bir araştırma yapılmadan, dosyada bulunan maaş bordrosuna göre karar verildiği görülmüştür…”

  • Yardım nafakası miktarı da değişen koşullara bağlı olarak değişebilmektedir. Mahkemece değiştiği iddia edilen durumun ispatı gerekmektedir.

 

 

Beril Akkan Kaçar

 

 

 

KAYNAKÇA

1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73 E., 2009/118 K.

2-Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2021/989 Karar Numarası: 2021/2573 Karar Tarihi: 24.03.2021

3-Yargıtay 3.Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2013/12156 Karar Numarası: 2013/14691 Karar Tarihi: 23.10.2013

4-Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2016/3102 Karar Numarası: 2016/10856 Karar Tarihi: 02.06.2016

5-Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2006/15868 Karar Numarası: 2006/18864 Karar Tarihi: 10.10.2006

6-Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2016/2465 Karar Numarası: 2016/3813 Karar Tarihi: 14.03.2016

7-Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2015/18094 Karar Numarası: 2016/2960 Karar Tarihi: 01.03.2016

8-Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas Numarası: 2013/15765 Karar Numarası: 2014/200 Karar Tarihi: 14.01.2014

Danışma Hattı : +90 (212) 465 79 50