Top
+90 (212) 465 79 50
Miras Hukukunda Kanuni Mirasçılar ve Zümre Sistemi

Miras Hukukunda Kanuni Mirasçılar ve Zümre Sistemi

15 Mart 2023

Miras hukuku, miras bırakanın ölümü ile sona ermeyen ve intikal edilebilir hak ve borçları ile diğer hukuki ilişkilerinin akıbetini düzenleyen kuralların tümüdür. Müteveffanın bıraktığı aktif ve pasif iş bu malvarlığı üzerinde hak ve sorumluluk sahibi olan kişilere ise mirasçı denilmektedir. Mirasçılar; kanuni ve atanmış mirasçı olarak ikiye ayrılmaktadır. Kanuni mirasçılar Türk Medeni Kanunu gereği miras üzerinde kendiliğinden hak sahibi olan kişilerdir. Atanmış mirasçılar ise miras bırakanın kendi iradesi ile dışarıdan mirasçı atadığı kimselerdir. Her iki mirasçı da külli halefiyet ilkesine bağlıdır ve mirastan şahsen ve müteselsilen sorumludurlar. Bu yazımızda kanuni mirasçıların kimler olduğu, bu mirasçıların tabi olduğu zümre sistemi, zümre sistemindeki temel esaslar üzerinde duracağız.

1. KANUNİ MİRASÇILAR

Tabii olan ölenin kan hısımlarının bu sıfatı haiz olmalarıdır. Evlatlık ile sağ kalan eş de buraya girmektedir. Devlete de bu bağlamda ikinci derecede mirasçılık hakkı tanınmıştır. [1]

Kanuni mirasçılar Türk Medeni Kanunu’nun 495 ile 501’inci maddeleri arasında düzenlenmiştir. Buna göre murisin ana ve babası, büyük ana ve büyük babası, altsoyu, evlilik dışı hısımları kan hısımlarıdır. Diğer yasal mirasçılar ise sağ kalan eş, evlatlık ve devlet yasal mirasçılardır. Evlilik dışında doğmuş ve soy bağı tanıma veya hakim hükmüyle kurulmuş olanlar evlilik içi hısım gibi mirasçı olmaktadırlar. [2]

Alt soyun mirasçılığının belirlenmesinde çocukların miras bırakanın başka bir evliliğinden olmaları önem taşımaz. Dolayısıyla ana bir baba ayrı veya baba bir ana ayrı olan bir çocuk da soyundan geldiği kişinin mirasçısı olma hakkını kaybetmez. Buna karşılık kan hısımı mirasçılıkta mirasçılığın dayanağı miras bırakanla kan bağına sahip olma olduğu için miras bırakana kan bağı ile bağlı olmayan kişiler mirasçı sıfatını kazanamazlar. Yani üveylik durumunda mirasçılık ortaya çıkmaz. [3] Örneğin baba bir ana ayrı olan iki kardeşin birbirlerine mirasçı olması ancak iş bu mirasın babadan gelmiş olmasına bağlıdır yani analar ayrı olan iki kardeşten birinin annesi öldüğü zaman diğer kardeş müteveffa anneden mirasçı olamamaktadır. Ortak babanın üvey kardeşlerden önce ölmüş olması da bu durumu değiştirmemektedir.

Kan hısımlarının mirasçılığı zümre sistemine göre belirlenmektedir.

2. ZÜMRE SİSTEMİ

Zümre bir şahıstan üreyenlerin, o şahısla birlikte meydana getirdikleri topluluktur. [4] Miras hukukunda hareket noktası miras bırakandır ve zümreler miras bırakandan başlayarak tespit olunur. 3 zümre mirasçısı bulunmaktadır. Birinci zümre miras bırakanın alt soyudur. Murisin evlatlığı ile evlilik dışı doğmuş çocuğu da bu zümre ile birlikte mirasçı olmaktadır. İkinci zümre miras bırakanın ana ve babası ile onların alt soyudur. (Örn; miras bırakanın kardeşleri, kardeş çocukları yani yeğenleri, kardeş torunları vs) Üçüncü zümre ise yana ve aşağıya doğru sınırsız olmak üzere miras bırakanın büyük ana ve babası ile onların çocuklarıdır. (Örn; amca, hala, teyze, dayı, kuzenler vs)

3. ZÜMRE SİSTEMİNİN TEMEL İLKELERİ VE UYGULAMASI

  • MİRASÇI OLABİLMEK İÇİN BİR ZÜMREYE DAHİL OLMAK GEREKLİDİR.

Müteveffanın büyük ana ve babasının üstsoyu kan hısımı olmasına rağmen bir zümreye tabi olmadıklarından mirasçı olamamaktadırlar. Kayın hısımları hiçbir hal ve şartta yasal mirasçı olamamaktadır.

  • BİR ÖNCEKİ ZÜMREDE MİRASÇI OLMASI, BİR SONRAKİ ZÜMRENİN MİRASÇILIĞINI ENGELLEMEKTEDİR.

Bu esasa göre miras bırakana daha yakın bir zümrede bulunan mirasçılar, sonraki zümrede yer alan kişilerin mirasçılığına engel olurlar. [5] Müteveffanın alt soyu var iken murisin kardeşleri ile ana ve babası mirasçı olamamaktadır. Burada önemli olan zümreye dahil olmaktır, söz konusu mirasçı ile yakınlık derecesi önemli değildir. Murisin ana ve babası kan hısımı olarak daha yakın olmasına rağmen murisin torununun torunu birinci zümreye dahil olduğu için ana ve babadan daha önce mirasçılık sıfatını haizdir.

  • ZÜMRE İÇERİSİNDE ÖN SIRADAKİ MİRASÇILAR, BİR ALT SIRADAKİ MİRASÇILARIN MİRASÇILIĞINI ENGELLEMEKTEDİR.
  • ZÜMRE BAŞLARI VE KÖK BAŞLARI ÖNCELİKTİR.

Ölen kişinin alt soyu olmadığı varsayımında mirasçılar ikinci zümre mirasçılarıdır. İkinci zümre mirasçılarından ana ve baba kök başını oluşturmakta iken onların çocukları yani miras bırakanın kardeşleri de alt köklerdir. Kök başları hayatta iken alt kökler mirasçı olamamaktadır.

  • MİRAS BIRAKANDAN ÖNCE ÖLEN YA DA SAĞ OLMAKLA BİRLİKTE HERHANGİ BİR SEBEPLE MİRASA NAİL OLMAYAN ZÜMRE YA DA KÖK BAŞLARININ YERİNİ ALT SOYLARI ALMAKTADIR.

Misal ananenin ölmesi halinde mirasçı olan teyze mirası reddederse işbu teyzenin yerini çocukları almakta ve mirasçı olmaktadırlar. Altsoy yalnızca miras bırakandan önce ölmüş ise halef olamamaktadır.

  • MİRAS KÖK BAŞLARINA EŞİT ŞEKİLDE DAĞILMAKTADIR.

Bir örnek ile açıklayacak olursak, A’nın alt soyu B, C, D, E mirasa ¼’er oranda sahiptir. B’nin miras bırakan A’dan önce ölmüş olması halinde B’nin hakkı olan ¼ kendi altsoyuna eşit olarak dağılır. Yani örneğin murisin hesabında bulunan bir miktar nakit hayatta olan kaç mirasçı var ise o kadar sayıya bölünmemekte, zümrede kaç kök başı var ise bu oranda eşit dağılmaktadır.

  • ÜÇÜNCÜ ZÜMREDE ZÜMRE BAŞLARININ MİRAS BIRAKANDAN ÖNCE ÖLMÜŞ OLMASI HALİNDE MİRASIN HALEFİYET YOLU İLE ALT SOYA GEÇMESİ ANCAK SAĞ KALAN BİR EŞİN BULUNMAMASI HALİNDE GEÇERLİ OLUR. [6]

Üçüncü zümrenin mirasçılığı murisin eşinin sağ olup olmamasına göre ve birinci ve ikinci zümrede kimsenin olmamasına göre değişir. Birinci ve ikinci derece mirasçılar mevcut değilse, murisin eşi de bulunmuyorsa artık miras üçüncü zümreye kalır. Diğer bir ihtimalde murisin eşi hayatta ise üçüncü zümre mirası TMK m.499 uyarınca paylaşır. Böyle bir ihtimalde eş mirasın ¾ ’ünü; üçüncü zümre ise mirasın ¼ ’ünü alır. Üçüncü zümre mirasçılar da kalan mirası eşitlik ve halefiyet ilkesi çerçevesinde paylaşırlar. [7]

4. SONUÇ

Zümre sistemi evrensel eşitlik ilkesi çerçevesinde açık ve anlaşılır bir sistemdir, mirasçıların paylarının önceden belirlenebilir olması bu sistemin getirdiği bir faydadır.

Murisin ölümünün ardından onun malvarlığına kimin sahip olacağı tartışmalarını egale ederek herkes için adalet sağlamaktadır. Tek söylenecek söz, bir önceki zümrede mirasçı olması durumunda bir sonraki zümrenin mirasçılığının engellenmesidir. Neticede murise çok daha yakın olan kişilerin zümresinin farklı olması sebebiyle mirasçı olamaması eleştirilmesine sebep olmaktadır.

 

                                                                                                       

Dicle Sezer

 

 

 

 

KAYNAKÇA


[1] Z. İmre & H. Erman, Miras Hukuku ( İstanbul : Beta Basım, 1989 ), 12-13.

[2] N. A. Midyat, ‘’Mirasçılık Belgesi’’, ( Düzeltilmiş Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Ana Bilim Dalı, İstanbul 2002 ), 12.

[3] M. Üye, ‘’Türk Hukuku’nda ve İsveç Hukuku’nda Kanuni Miras Hakkı’’, ( Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk (Karşılaştırmalı Hukuk) Ana Bilim Dalı, Ankara 2010 ), 56-57.

[4] Midyat, ‘’Mirasçılık Belgesi’’, 13.

[5] K. Oğuzman, Miras Hukuku, ( İstanbul:Filiz Kitabevi, 1995 ), 33.

[6] M. Dural & T. Öz, Türk Özel Hukuku Cilt IV Miras Hukuku, ( İstanbul : Filiz Kitabevi, 2015 ), 21-31.

[7] M. Öncülokur, ‘’Devletin Mirasçılığı’’, ( Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Medipol Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Yüksek Lisans Programı, İstanbul 2020 ), 14.

Danışma Hattı : +90 (212) 465 79 50